Özethttps://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/29239749 |
Bu çalışmada proksimal ve mid üreteral üreter darlıklarının cerrahi tedavisinde, özellikle de uzun segment ya da multifokal üreter darlıkların veya başarısız piyeloplasti olgularının tedavisinde uygulanmak üzere yeni bir yaklaşım olarak bukkal mukoza ile robotik rekontruksiyon tekniği irledenmiştir. Nadir gözlenen olgular olması sebebiyle, 3 merkeze ait toplam 19 hastalık bir seri retrospektif olarak analiz edilmiş. Dar olan üreter segmentinin lokasyonunun ve uzunluğunun primer üretero-üretrostomiye ya da Boari flape izin vermediği olgularda; üreterokalikostomi, ototransplantasyon ve ince bağırsak interpozisyonu gibi invazif cerrahi seçenekler yerine kullanılabilecek oldukça başarılı ve minimal invazif bir teknik olarak ortaya konmaktadır. Açık cerrahi ile aynı tekniğin başarılı sonuçları daha önce yayınlanmış olmasına karşın (1,2) robotik cerrahi kullanılarak uygulanan bukkal üreteral greft tekniğinin sonuçları ilk kez bildirilmektedir. Açık cerrahi teknikten farklı olarak sağlıklı üreter sınırlarının belirlenmesi için intaoperatif olarak indosiyanin yeşilinin (ICG) intravenöz ya da intraüreteral olarak uygulanarak floresan görüntülenmesi tekniğinin dar segment sınırlarını başarıyla ortaya koyduğu bildirilmektedir. Dar segmentin rekonstrüksiyonu için açık cerrahiye benzer olarak iki farklı teknik uygulanmış. Birincisi (Komplet oblitere olmayan uzun segment darlıklarda) dar segmentin longitudinal olarak insizyonu ve onlay bukkal mukoza greftlemesi; İkincisi ise (kısa segment oblitere darlıklarda) distal-proksimal üreter uçlarının spatulasyonu sonrası dorsalde primer anastomoz spatule kısma bukkal mukoza greftlemesi şeklinde tanımlanmıştır. Her iki teknik için de greftin beslenmesini sağlamak üzere %90 oranında omentum, %10 oranında perirenal yağ desteğinin oldukça başarılı olduğu bildirilmektedir. Açık cerrahi için de benzer durum söz konusudur. Söz konusu seride ortalama 26 aylık bir takipte %89 başarı bildirlmekte ve primer cerrahi lokasyona ait spesifik bir komplikasyon ise bildirilmemektedir. Bu yönüyle seçilmiş vakalarda altın standart tedavi seçeneği olmaya aday bir teknik olduğu iddia edilmektedir. Elbette daha geniş prospektif karşılaştırmalı serilerden gelecek sonuçları beklemek doğu olacaktır. Söz konusu yazıda irdelenmeyen konu ise cerrahi tekniğin etkinlik ve güvenilirlik açısından önceki versiyonu olan açık cerrahi tekniği ile benzer oranlara sahip olmasına karşın hastalara ya da kurumlara karşı olan artmış maliyetlerdir.
Kaynaklar