Özethttps://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/29042125 |
Radikal prostatektomi (RP) patolojisinde lenf nodu metastazı (LNM) tespit edilen hastalarda ek tedavi yaklaşımı yapılıp yapılmaması ve yapılacaksa hangi yaklaşım uygulanacağı netlik kazanmamıştır. Klinik No olup RP sonrası pN1 olan hastaların 15 yıllık takiplerinde genel sağkalım (GS) ve kanser spesifik sağkalım (KSS) sırasıyla % 42 ve % 45 olarak bildirilmektedir (1). Bu hastaların sağkalımında preoperatif PSA düzeyi, Gleason grade, patolojik tümör evresi, cerrahi sınır pozitifliği ve postoperatif ilk PSA ölçümünün sağkalımla ilişkisi gösterilmiştir. LNM ile ilgili sağkalımı etkileyen faktörler tutulan LN sayısı, çıkarılan LN sayısı, LN’daki tümör hacmi ve LN kapsüler penetrasyon varlığı olarak bildirilmektedir (2).
Radikal prostatektomi sonrası LNM tespit edilen hastalarda yaklaşım; izlem, androjen baskılama tedavisi (ABT) ve radyoterapi (RT) olarak uygulanabilmektedir. Hangi hastada nasıl bir yaklaşım yapılması gerektiği ile ilgili yüksek kanıt düzeyinde veri mevcut değildir. Bulguların çoğu retrospektif çalışmalara dayanmaktadır. Bununla birlikte yüksek nüks ve mortalite oranları nedeniyle ek tedavi verilmesi genel olarak kabul gören görüştür. RP sonrası patolojide LNM olan hastalara ADT başlanmasının GS ve KSS’ı artırdığı bildirilmektedir. Erken ADT başlandığında 10 yıllık KSS % 80 olarak bulunmuştur (3). LNM varlığı sistemik hastalığın göstergesi olarak kabul edilerek ABT uygulanması daha çok tercih edilmekle birlikte izlem yapılan hastaların %30’unda sadece RP ile uzun süreli hastalıksız sağkalım elde edildiği de unutulmamalıdır. Ayrıca ADT tedavisine ilave olarak RT uygulaması sonuçları tek başına ADT’ye göre daha iyi bulunmaktadır. Radyoterapinin sonuçlarının tümöre bağlı özelliklerle ilişkili olduğu gösterilmiştir (4). Bu hastaların ek tedavisinde RT uygulamasının hangi hastalarda daha fazla katkı sağladığı ve hangi alanları kapsaması gerektiği de netlik kazanmamıştır. Özellikle RP’nin lokal kontrolde yetersiz kaldığı olgularda (cerrahi sınır pozitifliği veya yetersiz lenf nod diseksiyonu) RT ek katkı sağlayabilir.
Yazarlar 3 ayrı merkezin verilerini retrospektif olarak inceledikleri bu çalışmada RP sonrası LNM olan hastalarda uygulanan 3 ayrı yaklaşım stratejisini (izlem, ADT ve ADT ile RT) değerlendirmektedir. Bu çalışmada ADT+RT uygulanan hastalarda genel sağkalım sonuçları izlem ve tek başına ADT uygulanan gruplardan daha iyi bulunmuştur.
Avrupa üroloji kılavuzunda RP sonrası LNM tespit edilen hastalar için adjuvan ADT önerilmektedir. Ayrıca ADT ile birlikte RT verilmesinin hastalarla tartışılması vurgulanmaktadır. İzlem, genişletilmiş lenf nodu diseksiyonu yapılmış ve mikroskobik invazyon olan ve < 2 nod varlığında, ekstranodal yayılım olmayan ve postoperatif PSA düzeyi < 0.1 ng/mL olan hastalarda önerilmektedir.
Sonuç olarak RP spesimenlerinde LNM varlığı kötü prognostik bir faktördür. Her ne kadar yeterli veri olmasa da, Erken ADT başlanmasının sağkalıma katkı sağladığı gösterilmiştir. Ayrıca RP sonrası ADT’ye ilave RT verilmesi daha uygun bir yaklaşım gibi görülmektedir. İzlem, düşük hacimli LNM varlığı, cerrahi sınır temiz olan, postoperatif PSA’sı <0.01, ve düzenli takip edileceğine inanılan hastalarda düşünülebilir.
Kaynaklar